Ayazağa Yerleşkemizin Renkli Misafirleri Kelebekler

Kampüsümüzdeki kelebeklerin 20‘den fazla farklı türü Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Tayfun Kındap’ın objektifinden görüntülendi. Kelebeklerin yerleşkemizdeki kısa misafirlik dönemini çektiği fotoğraflarla kalıcı hale getiren ve bunun kendisi için bir tutku olduğunu belirten Rektör Yardımcımız Kındap ile hem kelebekleri hem de kampüsü konuştuk.

Haber Yayın Tarihi: 20 Temmuz 2020

Anadolu coğrafyasının sahip olduğu iklim koşulları bu topraklar üzerinde farklı bitki ve hayvan türleri barınmasına olanak sağlarken eşsiz bir yaşam alanı sunuyor. Bitki ve hayvan türleri çeşitliliği açısından Avrupa’nın en zengin ülkelerinden biri olan Türkiye, birçok endemik türe de ev sahipliği yapıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü de yıl boyunca değişen iklim koşulları ve korumayı başardığı doğal habitat alanları ile birçok canlıya ev sahipliği yaparken ülkemizin küçük bir ölçeği olma özelliğini taşıyor. Kelebekler ise bu büyük yelpaze içinde en çok dikkat çeken, renkleri ve güzellikleriyle kampüs sakinlerini en çok etkileyen canlılardan. Ömürleri günler ve aylar arasında değişen bu kelebekleri ilginç kılan diğer bir özellik ise yaşam alanından çok uzağa gidemeyen türlerinin olmasının yanı sıra 4000km uzaklıklara da göç edebilmeleridir. Son derece narin ve hassas olarak bilinen kelebeklerin göç yolları bilim insanlarının araştırmalarına konu olmaktadır.

Kampüsümüzdeki kelebeklerin 20‘den fazla farklı türü Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Tayfun Kındap’ın objektifinden görüntülendi. Kelebeklerin yerleşkemizdeki kısa misafirlik dönemini çektiği fotoğraflarla kalıcı hale getiren ve bunun kendisi için bir tutku olduğunu belirten Rektör Yardımcımız Kındap ile hem kelebekleri hem de kampüsü konuştuk.

“Yerleşkemizdeki bitki örtüsü ve hayvan türleri üzerine çalışmalar yapıyoruz.”

Ayazağa Yerleşkemiz dünyadaki tüm üniversite kampüslerinin yeşil alan oranı ve sürdürülebilirlik açısından değerlendirildiği UI GreenMetric sıralamasında Dünyanın 54., Avrupa'nın ise 28. sırasında yer alırken, dünya sıralamasında İlk 100'de bulunan tek Türk üniversitesi olma unvanını da elinde bulunduruyor. Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın vizyonuyla 8 yıl önce başlanılan “Yeşil Kampüs İTÜ Projesi” ile kampüslerimiz farklı bir görünüme kavuştu. Çalışmaların başladığı günden bu yana sürecin her aşamasında yer alan Rektör Yardımcımız Prof.Dr. Tayfun Kındap, özellikle Ayazağa Yerleşkemizin İstanbul başta olmak üzere tüm Marmara Bölgesi için ayrı bir önem taşıdığını söylüyor.

Marmara Bölgesine özgü zengin biyoçeşitliliği ile birçok bitki örtüsünü ve hayvan türlerini barındıran Ayazağa yerleşkesi, doğa fotoğrafçıları için heyecan verici bir ortam sağlıyor. Bu heyecanı en çok yaşayan bir kampüs sakini olarak Prof.Dr. Tayfun Kındap, Ayazağa Yerleşke özelinde şu değerlendirmede bulundu.

“İstanbul coğrafyasında, Ayazağa Yerleşkesi flora ve fauna açısından zenginliğini ve bütünlüğünü hala koruyabilen nadir yerlerden biri. Yıllar önce Prof. Dr. Mehmet Sakınç hocamız önderliğinde Ayazağa doğa parkı gezi rehberi hazırlanırken bitki, kuş, ve böcek çeşitliliği incelenmiş, yapılan çalışma kapsamında benim dikkatimi çeken özellikle kelebekler olmuştu. Birbirinden çok farklı bu canlıların güzelliğinden etkilenmemek mümkün değil. Zamanla artan ilgim fotoğraflamaya dönüştü. Yakın çekim yani makro fotoğraf sadece kelebeklerin değil Ayazağa doğasındaki diğer böcek ve bitkilerin güzelliklerini görmeme yardımcı oldu.

Küresel ısınmanın sonuçlarının açıkça yaşandığı günümüzde, İTÜ Ayazağa kampüsü gerek doğası gerekse peyzajı ile örnek bir duruş sergiliyor. Yerleşkedeki biyolojik çeşitliliği korumak ve yaşatmak adına farklı üniversitelerden akademisyenler ve değişik kurumlardaki uzmanlardan destekler alınıyor. Kurgu tamamen kendi kendine yetebilen bir ekosistemin kurulması üzerine. Yeşil alanların sulanmasında sadece gölet havzasında toplanan yeraltı ve yerleşkeye düşen yağmur suları kullanılırken, yeni peyzaj uygulamalarında iklim ve toprak yapısına uygun bitkiler seçiliyor. Sağlıklı ve stresten uzak flora ve fauna için uygun ortamın hazırlanması için yağmurun toprakla buluşturabilmek adına geçirimli sert zemin uygulamaları yapılıyor. Tüm bunları yaparken görselliğin yanında engelsiz ve sıfır atık kampüs olma yaklaşımından da hiç taviz verilmiyor. Bu uygulamalar birbirinden ayrılmaz bir yapı oluşturup yerleşkeyi önemli bir doğa alanı haline getiriyor. Sonuçta yerleşke özellikle öğrencilerimiz ve diğer paydaşlar için sadece bir yaşam alanı olmaktan öte, doğayı tanıdığı, diğer canlılar ile beraber yaşamayı öğrendiği, sürdürülebilir bir ekosistemin parçası olduğu bir habitata dönüşüyor. Kampüste geçirdikleri zaman, derste öğrendikleri tüm öğretilerin kalıcı bilgilere kavuştuğu adeta bir staj oluyor. Doğaya duyarlı bireyler yetişirken geçirilen verimli ve sağlıklı zamanda arkadaşları ile en güzel anılarını biriktiren öğrencilerimiz, okudukları üniversite için çok güçlü bir aidiyet duygusuna kavuşuyor. Bu bizim için gerçekten çok değerli.

Hiç kuşkusuz kelebek türlerinin belirlenmesi güvenilir bir teknik bilgi ve donanım gerektirir. Burada bahsi geçen kelebeklerin resimleri amatörce çekildi ve kimliklendirme literatürden yapıldı. İnanılmaz bir deneyim kelebek fotoğraflamak. Hava şartları nasıl olursa olsun bazen onlarca dakika durup konmalarını beklemek gerekiyor. Arada bağ bile kurduğunuz hissine kapılıyor, fark etmeden kendinizi onlarla konuşurken buluyorsunuz. Bu çalışmadan umudum, zamanla uzmanlar tarafından yerleşkenin tüm flora ve faunası için yapılacak kapsamlı bir çalışma için ilk adım olması.

Bu tutkunun kampüste yaşayan kelebeklerin fotoğraflanması ve envantere katılması açısından da çok önemli bir misyonu da hayata geçireceğini hayal etmek çok güzel. Kelebeklerin çekildiği yer, tarih ve çeken kişinin ismi gibi bilgilerle zamanla dev bir kelebek envanterine sahip olabiliriz. Bir kelebeği fotoğraflayabilmek şanstır. O halde haydi hiç çekilmemiş bir kelebek türünü fotoğraflamaya var mısınız?”